Hırsızın Çaldıkları

"Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı..."
KitapHırsızı/Markus Zusak

2 Nisan 2018 Pazartesi

Percy Jackson ve Olimposlular


Herkesin hayatında çok özel anlamları olan şeyler vardır. Benim için bunlardan bir tanesi Percy Jackson ve Olimposlular serisi. Bu seri başlarda ön yargıyla baktığım şeylerden biriydi, sonra bir gün annem televizyondaki “Şimşek Hırsızı”nı izlemeyi önerdi. Filmi izledikten sonra o kadar çok beğendim ki annemin bütün itirazlarına rağmen ertesi gün kitabı okumakta ısrar ettim ve aynı gün ilk kitabı bitirdim. Kendimi seriye kaptırmamla beraber ilk seriyi bitirmem bir oldu. Bu sıralarda da kendimi Percy Jackson dünyasının içinde buldum. Sadece bu seriyle ilgili sayfalar ya da instagram hesapları keşfediyordum ve benden başka insanların da bu seriye ilgili olması hoşuma gidiyordu. Şu an hala tabletime dönüp baksam o günlerde indirdiğim hayran çizimleri hafızamın yarısından fazlasını kaplıyordur hatta.
Percy Jackson aslında çok basit bir fikirden doğmuş bir kitap serisi: Uyku öncesi masalları. Kitapların yazarı oğlu uyumadan önce ona hep mitolojik hikayeler anlatırmış. Bir gün anlatabileceği efsaneler tükenmiş ve oğlundan esinlenerek bir karakter yaratmış, sonra da onun hikayelerini oğluna anlatmaya başlamış. Daha sonra  bu fikrini bir kitaba dönüştürmeye karar vermiş. Kitabın konusu babasının bir yunan tanrısı olduğunu öğrenen 12 yaşında bir çocuğun başına gelen şeyler. Başına gelmedik şey kalmıyor da diyebiliriz hatta. Kitabın eğlenceli anlatımı hayranları kendine bağlayan şeylerden bir tanesi. Bir diğeri de herkesin sevgilisi Percy. Yazarın şu an genel olarak aynı karakterleri taşıyan 3 farklı serisi var ve Percy’nin göz önünde oluşu her birinde giderek azaldığı için çoğu hayran bu konuda biraz mutsuz. Çoğu kişi hem Percy’yi geri istiyor hem de yazara “Yeter artık bir rahat ver şu çocuğa.” tepkisini veriyor. Herkesin hemfikir olduğu bir şey varsa o da eski karakterlerin dinlenmeyi ve mutlu olmayı hak etmesi.
İlk kitapta işler Percy’nin bir yarı-tanrı olduğunu öğrenmesiyle kızışıyor. Percy daha sonra kendisini tanrılar ve titanlar arasındaki devasa bir savaşın içinde buluyor. Hatta savaşın en önemli parçası olduğunu öğreniyor. Onun hakkında olduğu düşünülen kehanet de sadece ortamı geriyor. İlk kitapta hayal kırıklıkları, yeni dostluklar ve ihanetler görüyoruz. Sonraki kitaplarda ana üçlümüz olan Percy, Annabeth ve Kıvırcık’ın birbirlerine nasıl bağlandıklarını izlerken bir yandan bir grup çocuğun ilahi güçler arasında olan ve bütün dünyanın kaderini belirleyebilecek bir savaşı durdurmaya çalışmasını görüyoruz.
                Bana sorarsanız Percy Jackson kitaplarındaki en önemli unsur hep dostluktu hep de dostluk olacak. Kitapta bahsi geçen “Herkesin bir ölümcül hatası vardır.” konuşmasında da Percy’nin ölümcül hatasının arkadaşlarına fazlaca değer vermesi olduğunu söylüyorlar.  Seri boyunca dostluk kavramı bir sürü şeyi tersine çevirebiliyor.
                Bu serinin hayatımda çok önemli bir yeri var. Sadece sevdiğim bir kitap değil, aynı zamanda bir sürü yeni arkadaş edinmeme sebep olan şey aslında. Başlarda bahsettiğim Percy Jackson dünyasını araştırdığım zaman girdiğim gruplar sayesinde bir sürü harika insanla tanıştım. Başta kısa ve geçici bir arkadaşlık olacağını düşündüğüm arkadaşlıklar şu an 3 yıldır süren arkadaşlıklara döndü. Yakın zamanlarda Percy Jackson sayesinde tanıştığım insanlarla kitap fuarına gittik hatta, hayatımın en güzel günüydü.
                Bu defa kitabın kendisinden çok kitabın bana kattıklarını anlatmış oldum ama bir defalık da böyle olsun. Percy Jackson ve Olimposlular serisi hayatımda bir sürü şeyi etkiledi ve şu anda olduğum yere gelmemi sağlayan etkenlerden biri oldu. Öyle ki sınıfta bile edindiğim ilk arkadaşımı elindeki Percy çizimi sayesinde edindim. Bu yüzden bu seri bana göre sıradan bir seri değil ve benim için özel bir yeri var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder