“Hayat devam ediyor” klişesini bir kenara bırakırsak,
ben Mado Yazinsky; henüz on beş yaşındayım ve ailemizin dağılan parçalarını bir
araya getirmek bana düşüyor. Özgür ruhlu Patty, karnındaki babasız büyümeyi
garantilemiş bebeği ve ben yeni bir hayat kurmalıyız.
Bu kitap birbirine tamamen zıt kişilikleri
olan iki kişinin birlikte yaşamak zorunda kalmasını ve bu süreçte başlarından
geçenleri anlatıyor. Böyle söyleyince sıkıcı geliyor olabilir ama kesinlikle
sıkıcı bir kitap değil. Kendisi daha ilk sayfalardan favori kitaplarımın
arasına girdi. Kitabın ana karakterleri olan Mado ve Patty anne babalarını
kaybetmiş iki kardeş. Mado 15 yaşında, mükemmeliyetçi ve sorumluluk sahibi bir
kızken ablası Patty 20 yaşında, umursamaz ve olabildiğince sorumluluklarından
kaçan biri. İki kardeşin anne babaları trafik kazasında ölüyor, bunun sayesinde
bir süre önce evden ayrılan Patty küçük kardeşinden ayrılmamak için vesayetini
alabilmek uğruna her şeyi yapmayı göze alıyor.
Patty Mado’nun vesayetini almak için Sosyal
Hizmetlere sorumlu biri olduğunu kanıtlamaya çalışırken hamile olduğunu
öğreniyor ve bu işleri daha da zorlaştırıyor. Patty başta çocuğu istemese de
Mado onu ikna ediyor. Daha sonra Patty ve Mado ailelerinin kaza yaptığı yaz
evine gidip yaşadıkları şeylerle yüzleşmeye karar veriyorlar ve yazın büyük bir
bölümünü orada geçiriyorlar.
Kitabın
da büyük çoğunluğu ailelerinin yaz evinde geçiyor ve en eğlenceli kısımlar da
orada başlıyor. Patty ve Mado gölde yüzmeye gittiklerinde komşuları olan
Hollandalıların çocukları Daan ve Sander’le tanışıyorlar ki en çok hoşuma giden
sahneler Hollandalılarla beraber oldukları sahnelerdi. Sander aşağı yukarı
Mado’nun yaşlarında, Daan da yine aşağı yukarı Patty’nin yaşlarında iki çocuk.
Hollandalılar evlerine dönene dek beraber vakit geçiriyorlar. Bu sırada Patty
ve Daan iyi arkadaş oluyorlar ve Sander ve Mado da birbirlerine âşık oluyor.
Yazinsky
ailesinin evi şehre uzakta olduğu için etrafta ne eczane ne de hastane olmasa
da Patty doğuracağını fark ettiği zaman Mado’nun zekası ve soğukkanlılığı
sayesinde hiç kimseye ihtiyaçları bile olmuyor. Patty çocuğu doğurduktan birkaç
gün sonra Mado ve Mado’nun Robinson adını verdiği çocuğu yaz evinde bir başlarına
bırakıp kaçıyor. Mado uyanıp bunu fark ettiğinde ablasının sorumsuzluğuna
sinirleniyor ama yapabileceği bir şey olmadığını fark ediyor. Yaz evinden
ayrılmasının bile çok zor olacağını düşünürken Robinson’ın babası ve Patty’nin
sevgilisi olan Luigi nasıl olduklarını görmek için yaz evine uğruyor. Mado ona
durumu anlattığı zaman Mado ve Robinson’ı arabasına alıyor ve beraber Patty’yi
aramaya çıkıyorlar. Yolda patlayan tekerler ya da Robinson’ın ağlaması gibi bir
sürü şeyle başa çıkmaları gerekse de sonunda Patty’yi buluyorlar ve Mado
Patty’nin ilk defa yaptıkları için pişman olduğunu fark ediyor. En sonunda
Patty ne kadar korksa da hem kardeşine hem de kendi çocuğuna bir anne olmanın
sorumluluğunu alıyor ve hem Robinson için hem de Mado için bir aile kurmayı
başarıyor. Mado da hem Robinson için hem de onun için parlak bir gelecek
gördüğü için uzun zaman sonra ilk defa rahatlıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder