Hırsızın Çaldıkları

"Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı..."
KitapHırsızı/Markus Zusak

14 Nisan 2018 Cumartesi

Biz, Ölümlüler


“Indie çocuklar mı? Sizin gittiğiniz okulda da vardır muhtemelen. Şu ikinci elcilerden giyinen ve isimleri ellilerden kalma olan, havalı-inek saç kesimli gruptan bahsediyorum. Şu hep iyi çocuğu oynayan ve asla kaba olmayan ama vampirler geldiğinde ya da uzaylı kraliçe tüm ışığın kaynağına ihtiyaç duyduğunda seçilmiş kişi olduğu ortaya çıkan tiplerden. Mezuniyet balosuna gitmez ya da şiir okurken cazdan başka müzik dinlemezler. Bunun için fazla havalıydılar. Hep kahramanları oldukları hikayeler vardı. Geri kalanlarımız ise burada yaşıyorduk işte; sınırlarda oyalanıp genellikle dışarıda bırakılıyorduk. Ama aynı zamanda indie çocuklar baya sık ölüyorlardı. Berbat bir his olsa gerek.”
                Micheal 16 yaşında, yaşına göre çok zeki olan ama anksiyete bozukluğuna sahip olan sıradan bir çocuk.  Sıradan “kahramanların” aksine Micheal’ın hiçbir özelliği yok, döngülerde takılı kalması ve hayatını zorlaştıran bir hastalığı olması dışında. Micheal’ın tek istediği şey liseden mezun olmak, baloya gitmek ve birileri okulu tekrar havaya uçurmadan Henna’ya çıkma teklifi etmek.
Patrick Ness yine yaratıcılığını konuşturup “en sevdiğim kitaplar” dediğim listeye giren bir kitap yazmış. Bu defa da kitabın ilgi çekici yanı konusunun yanı sıra kitabın bakış açısı. Sıradan fantastik kitapların aksine Patrick Ness’in Biz, Ölümlüler’inde dünyayı tehdit eden şeyler ve bunları engellemek zorunda olan kahramanlar değil; bütün bunlar olup biterken civarda yaşayan sıradan insanlar, normal bir kitapta “yan karakter” olacak kişiler ön planda. Kitapta “indie çocuklar” olarak geçen kahramanlar Patrick’in “yeni çıkan, ölüm getiren şey her ne ise” diye bahsettiği tehditle savaşırken biz Micheal’ın gözünden Micheal’ın hayatında olan biten şeyleri okuyoruz. İlk defa bir yan karakterin gözünden dünyanın sonunun nasıl bir şey olduğunu görüyoruz aslında.
                Kitabımızın ana karakterleri Micheal, ablası Melinda, arkadaşları Henna ve Jared ve yeni çocuk Nathan. Her ne kadar “sıradan” insanlar olsalar bile hiçbiri gerçek anlamda normal değil. Micheal’ın psikolojik bir hastalığı var, ablası Melinda ölmüş ve tekrar geri gelmiş, en yakın arkadaşı Jared’a kedi tanrıçası olan büyük annesi yüzünden kediler tapıyor ve ailesi sürekli savaşlarda yer alan Henna’nın ise abisi ölmüş. Nathan içinse yeni olması bile yetiyor.
                Bence yazarın kitapta anlatmak istediği şey belki dünyayı tehdit etmeseler bile herkesin sorunları olduğu ve bunlarla başa çıkmanın en az dünyayı kurtarabilmek kadar zor olması. Belki dünyayı kurtarmak kadar ihtişamlı gözükmeseler bile hepsi kendi çapında büyük zorluklarla kazanılmış başarılar. Biraz da alttan alttan “kimsenin sorunu önemsiz ya da küçük değildir” mesajını veriyor bence.
               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder