
“Sis o kadar yoğunlaştı ki neredeyse yol görünmez
oldu. İlay ürperdi. Nereye gelmişti? Yaşadığı dünyadan ayrılmış, başka bir
dünyaya geçmiş gibi duyumsadı kendini. O güne dek zaman zaman sisli havalarda
yolculuk yapmıştı birkaç kez; ama böyle sarı bir sisle ilk kez karşılaşıyordu.
Teyzesi traktörü daha yavaş kullanıyordu artık, çünkü bir metre öteyi ancak
görebiliyorlardı. İçindeki korkuyu dışarıya yansıtmamaya çalışarak sordu
İlay...”
Sisin Sakladıkları 14 yaşındaki İlay’ın geçirdiği gizemli ve heyecan
verici yaz tatilini anlatıyor. Sıradan çocukların geçirdiği “heyecanlı yaz
tatilleri”nden değil ama bu. İlay’ın da başlarda tek istediği öyle bir tatil
geçirmek olsa bile annesi onu yaz kampı yerine köyde yaşayan ve biraz kaçık
olan teyzesinin yanına yolluyor. İlay yolda ona iyi bir arkadaş olacak ve
macerasında yardım edecek olan Fuat’la tanışıyor. Yolları bir yerden sonra
ayrılsa da iletişimde kalıyorlar ve Fuat şehre, İlay da teyzesinin köyüne
gidiyor.
Köye
vardığında ilgisini çeken bir şey fark ediyor, büyük ihtimalle siz gitseniz
sizin de ilginizi çekerdi bu. Fark etmemek mümkün değil zaten. Bütün köy sis
altında kalmış, iki adım ötesi görülmüyor resmen. İlay teyzesinin evine
vardığında biraz hayal kırıklığına uğruyor. Şehirde yaşamaya alıştığı için
haliyle teknolojiyle büyüyen İlay evde neredeyse hiçbir şey olmadığını görünce,
üstüne de köyde telefonun bile çekmediğini fark edince yazı geçirmek konusunda
endişeleniyor ve bir an önce eve dönmek istiyor.
Zaten
babasından teyzesinin kaçık olduğunu duyan İlay ilk gece teyzesini bir kargayla
konuşurken duyunca iyice endişeleniyor. Ama teyzesinin konuştuğu karga sıradan
bir karga değil. Mavi Karga o, yüzlerce yıl yaşamış olan ve konuşabilen bir
karga. İlay’ın ataları Mavi Karga’ya konuşmayı öğretmişler ve her nesilde
birinin unutmaması için ona sahip çıkmasını söylemişler. Mavi Karga sadece
konuşmakla kalmıyor aynı zamanda kargalara göre bile aşırı keskin bir zekası
var.
Çok
geçmeden Mavi Karga ve İlay arkadaş oluyorlar ve köylerini sisler altında
bırakan gizeme karşı beraber savaşıyorlar: İnsan klonlama!
Kitap
her ne kadar güzel başlasa da sonradan tüyler ürpertici bir havaya bürünüyor ve
dünyada cidden bu tür şeyler olup olmadığını sorguluyorsunuz, sonuçta olsa da
haberiniz olmayacak değil mi? Kitapta insanoğlunun bencilce bir amaç uğruna ne
kadar fazla şeyi feda edebileceğini gösteriyor Miyase Sertbarut bize. Sırf
kendi çıkarları için bir sürü insanın, hatta çocuğun, köy halkının acı
çekmesine sebep oluyor ve doğayı da kirletiyor bu hikayedeki kötü bilim
adamları. Ama doğa her zaman intikamını alır, bu defa da doğanın intikamını
mavi bir karga alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder