“Bir kitabı kapağına bakarak değerlendirmeyin.”
On yaşındaki Auggie kendisini her
ne kadar öyle hissetse de tamamen sıradan bir çocuk değil. Auggie’yi sıradan
insanlardan farklı yapan şey dış görünüşü. Auggie yüzünde fiziksel bir
hastalıkla doğduğu için normal insanlara benzemiyor. Bu hastalık yüzünden nefes
alabilmek ve yemek yiyebilmek gib
i bir sürü basit şeyi yapabilmek için de bir
sürü ameliyat geçirmesi gerekmiş. 23 ameliyatta ellerinden geldiği kadar “normalleştirmişler”
Auggie’yi.
5. sınıfa kadar evde eğitim gören
Auggie’yi ailesi 5.sınıf için okula göndermeye karar vermiş ailesi. Auggie’nin
okula alışması biraz uzun sürüyor, ilk günü her ne kadar berbat geçse de bir süre
sonra Summer adında bir arkadaş ediniyor. Summer okulda Auggie’ye ön yargılı
yaklaşmayan ve bulaşıcı bir hastalığı varmış gibi davranmayan tek kişi oluyor.
Auggie ilk arkadaşını edinmenin de etkisiyle okulda o kadar da kötü vakit
geçirmediğine karar veriyor. Bir süre
sonra Summer ve August ikilisine Jack de katılıyor. Auggie Jack’le arkadaş olduğu
için çok mutlu oluyor.
Kitap hikayeyi 8 farklı kişinin bakış açısından anlatıyor.
Öğrenmediğimiz pek bir şey kalmıyor. Bu sekiz kişinin bakış açısını okurken
arada bazı sinir olduğum bölümler de vardı. Kendisi her ne kadar iyi kalpli bir
karakter olsa da Via’nın sevgilisi Justin’in bölümünün yazım tarzı yüzünden
kitabı okurken birkaç defa sinir krizi geçirdim. TEOG sayesinde her gün
noktalama kuralları ve yazım kuralları gibi şeylere dikkat ederken Justin’in
bölümündeki her şeyin küçük harfli olması ve sadece nokta olması beni biraz
çileden çıkartmıştı. Hikaye olarak kitabın en güzel kısımlarından biri olsa da
Justin’in bölümünü bitirmek için çok uğraşmıştım, bitirene kadar da canım
çıkmıştı.
Kitapta
en çok ilgimi çeken karakterlerden biri Via’nın en yakın arkadaşı olan Miranda
oldu. Miranda’ya başta sadece Via’nın bakış açısından baktığımızda kötü bir
arkadaş olduğunu düşündürüyor çünkü yazar bize. Ama işin gerçeğini bir de
Miranda’dan okuduğumuzda her şey yerli yerine oturuyor ve Miranda kötü bir
arkadaştansa daha karışık bir karaktere dönüşüyor. Aslında Miranda da bir
bakıma kitabın ana konusunu anlamamızı sağlıyor: ön yargılı olmak.
Bu yıl
filmi çıkan bu kitap beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu. Arada sırada
düşünüyorum, Auggie gibi birini görseydim ne kadar kabalık etmek istemesem de
kendimi biraz garip hisseder ve en azından bir kere de olsa kendimi bakmaktan
alıkoyamazdım. Böyle düşünmek hoşuma gitmiyor ama tamamen görmezden gelirdim
demek de kendime yalan söylemek olurdu. Filmin fotoğrafları ilk yayınlandığında Auggie’nin
yüzü beni biraz rahatsız etmişti. Daha sonra yeni fotoğraflar geldikçe alışmaya
başladım ve bir anda sevimli bir yüze dönüştü. Sanırım kitabın vermeye
çalıştığı mesaj da bu: Birini yeteri kadar tanırsanız, ön yargınızı kırarsınız
ve sizin için tamamen başka birine dönüşebilir.

“Mümkün olan her şekilde iyilik yapın,
Mümkün olan tüm gücünüzle,
Mümkün olan her yerde,
Mümkün olan her an,
Mümkün olan herkese,
Mümkün olduğu sürece.
-John Wesley’in kuralları”