“Sen
hiç böyle hissettin mi bilmiyorum. Binlerce yıl uyumak istiyormuşsun gibi. Ya
da yalnızca var olmamak. Ya da var olduğunun farkında olmamak. “
“Saksı”
teriminin anlamını bilmiyorsanız kitabın adı size bir şey ifade etmeyebilir. Bu
kitaba kadar daha önce hiç saksı kelimesinin bildiğimizden farklı bir anlamı
olacağını düşünmemiştim. Kitabın orijinal dilinden geçen bir deyim olduğunu
sanıyordum ki önceki nesiller tarafından bizim ülkemizde de kullanıldığını
öğrendim. “Saksı” kelimesi fazla içine kapanık olup neredeyse hiçbir şeye
katılmayan, sadece gözlem yapan insanlar için kullanılıyor. Kitabın ana
karakteri ve anlatıcısı olan Charlie de bir saksı.
Kitap Charlie’nin kim olduğunu
bilmediğiniz bir kişiye yazdığı mektuplardan oluşuyor. Her bölüme “Sevgili
Arkadaşım,” diyerek giren ve “Daima Sevgiler, Charlie.” diyerek bitiren Charlie
kitap boyunca size içini döküyor. Başka kimseyle paylaşamadığı için yaşadığı
şeyleri size anlatıyor. Ama her ne kadar mektuplaşıyor olsanız bile Charlie
için gizlilik önemli. Gerçekte kim olduğunu, ya da size anlattığı insanların
kim olduklarını bilmemeniz için anlamanızı sağlayabileceğini düşündüğü şeylerin
isimlerini değiştiriyor.
“Lütfen
bunu bana söyleyen kişinin kim olduğunu bulmaya çalışma. Çünkü onu bulursan
benim kim olduğumu da anlayabilirsin ki bunu yapmanı gerçekten istemiyorum.
Beni bulmanı istemediğimden insanlardan başka isimler ya da ilaç adlarıyla
bahsedeceğim. Yine aynı nedenden dolayı bana cevap yazman için bir adres de
belirtmiyorum. Bunda kötü bir niyetim yok. Sahiden.”
Ortaokulun
bitişinde en yakın arkadaşı intihar eden Charlie, liseye başlarken tamamen
yalnız kalmaktan korkuyor. İlk günlerini tahmin ettiği gibi yalnız geçiren
Charlie bir futbol maçında Patrick ve Sam adındaki iki üvey kardeşle tanışıyor
ve lisedeki ilk arkadaşlarını ediniyor. Charlie’nin aksine Patrick ve Sam son
sınıftalar ve yılın sonunda mezun olacaklar.
“Sam
ve Patrick bana baktı. Ben de onlara baktım. Sanırım biliyorlardı. Belirli bir
şeyi değil. Sadece biliyorlardı işte. Bence bir arkadaştan tüm
isteyebileceğiniz budur.”

“Bu
sessizlikte kimseye anlatmadığım bir anı düşündüm. Yürüdüğümüz zamanı.
Üçümüzün. Ben ortadaydım. Nereye ya da nereden yürüyorduk, hatırlamıyorum.
Mevsimi bile hatırlamıyorum. Yalnızca onların arasında yürüyüp sonunda bir yere
ait hissettiğimi hatırlıyorum.”
Saksı
Olmanın Faydaları’yla ilgili ilginç olan şeylerden biri de siz kitabın ne kadar
mükemmel ilerlediğini düşünürken bir anda karakterlerin karanlık geçmişleriyle
karşılaşıyorsunuz. Yazımın bu kısmından sonrası okumayanlar için biraz spoiler
içerebilir. Kitap ilerledikçe karakterlerin küçük sırlarıyla tanışıyoruz.
Patrick’in korkusundan kimseye bahsedemediği erkek arkadaşı, Sam’in babasının
patronuyla olan ilk öpücüğü, Charlie’nin ablasının şiddet eğilimli sevgilisi ve
Charlie’nin Helen Teyzesi.
Helen Teyze
kitabın birçok yerinde bahsi geçen bir kişilik. Bildiğimiz kadarıyla yıllar
önce Charlie’nin doğum gününde bir araba kazasında ölüyor. Bu da Charlie’nin
doğum günlerini sevmemesine ve ne zaman doğum günü gelse kötüleşmesine sebep
oluyor. Helen Teyze ona hediye almaya giderken araba kazası geçirdiği için
Charlie çok uzun bir zaman boyunca teyzesinin ölümünde kendini suçluyor. Bir
süreliğine teyzesini düşündüğünde kötüleşmesinin sebebinin bu olduğunu
düşünüyoruz ama sonra her şeyin bundan itibaren olmadığını öğreniyoruz.
“Helen
Teyzeme hoşça kal diyecektim ki ağlamaya başladım. İçten bir ağlamaydı bu.
Genelde olduğu gibi panik içinde bir türden değil. Sonra Helen Teyzeme yalnızca
önemli şeyler için ağlamaya söz verdim. Çünkü bu kadar çok ağlamanın, Helen
Teyze için ağlamanın değerini azaltmasını düşünmekten nefret ettim.”
Diğer bütün
karakterlerin hayatında karanlık bir nokta olduğu gibi Helen Teyze de
Charlie’nin hayatının karanlık noktası. Ölümü için kendini suçlamasının yanı
sıra Helen Teyze Charlie’de onun farkında olmadığı bazı etkiler bırakmış. Beyni
anılarını bastırmayı seçtiği için yaşadığı tramvatik olayı hatırlamasa da bu
tramvanın etkileri Charlie’nin hayatına içgüdüler şeklinde yansımış. Bir
noktada anılarını hatırlayan Charlie, kendi yaşadığı ve etrafındaki insanların
yaşadığı kötü şeyler için birilerini suçlamanın anlamsız olduğunu düşünüyor.
Çünkü birilerini suçlamak yaşanmış şeyleri değiştirmeyecek.
“Nereden
geldiğimizi seçemeyiz ama nereye gidebileceğimizi seçebiliriz.”
Charlie ne
kadar kötü bir durumda olursa olsun Sam ve Patrick’le arkadaş olmak hayatına
yeni bir sayfa açmasına ve daha iyiye gitmesine yardımcı oluyor. Sam’in,
Patrick’in, Mary Elizabeth’in ve bütün arkadaşlarının yıl sonunda mezun
olacağını bilse de önemli olanın elindeki zamanın tadını çıkarmak olduğuna
karar veriyor.

Kitap
90’larda yazıldığı için o dönemlerde ünlü olan bir sürü şarkı da geçiyor
kitabın içinde. Sadece şarkılar değil kitaplar, filmler, televizyon
programlarına da göndermeler yapılıyor. Bülbül’ü Öldürmek, Muhteşem Gatsby ve
Sineklerin Tanrısı gibi bir sürü klasik kitabın da bahsi geçiyor. Charlie size
sürekli favori şarkılarından bahsediyor çünkü Charlie için şarkılar büyük bir
önem taşıyor. Hatta şu an bu yazıyı yazarken Charlie’nin en sevdiği şarkı olan
“Asleep”i dinlediğimi de belirtmeliyim.
“Şarkıları
kaç kişinin sevdiğini düşündüm. Kaç kişinin bu şarkılar yüzünden kötü zamanlar
geçirdiğini. Kaç kişinin bu şarkılarla güzel zamanlar geçirdiğini. Bu
şarkıların ne kadar çok anlam içerdiğini. Bu şarkılardan birini yazmak harika
olurdu. Onlardan birini yazmış olsam çok gururlanırdım. Umarım bu şarkıları
yazan insanlar mutludur. Umarım bunun yeterli olduğunu hissediyorlardır. Bunu
dinle, bunu tüm içtenliğimle istiyorum; çünkü beni mutlu ettiler ki ben
yalnızca bir kişiyim.”

“O
anda yemin ederim sonsuzduk.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder