Hırsızın Çaldıkları

"Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı..."
KitapHırsızı/Markus Zusak

21 Nisan 2019 Pazar

Netflix'in Bilinmeyen İncisi: The OA




Çağın gereği neredeyse hepimiz internet üzerindeki bir platformdan dizi veya film izlemişizdir. Kimileri korsan siteleri, kimileri de Netflix ya da Amazon gibi kendi içeriklerini üreten platformları kullanmıştır. Bugün normal temamızdan uzaklaşıp Netflix’in orijinal içeriklerinden biri olan, buna rağmen çok da bilinmeyen “the OA” adlı diziden bahsetmek istedim.

                The OA birçok yönüyle ilginç bir dizi. Bu ilginçliklerin en temelinden başlarsak dizinin başrol oyuncusu olan ve Prairie Johnson/OA karakterini canlandıran Brit Marling, dizinin hem senaristi hem de yönetmeni görevini üstleniyor. Şaşırtıcı bir şekilde birbirinden ayrı üç görevi birden çok iyi bir şekilde yerine getiriyor.

 Dizinin hikayesi yavaş yavaş ilerliyor, yani aksiyon severler için mükemmel dizi denemez. Ama ilk baştaki kafa karışıklığınıza aldırmayıp yavaşça hikayenin içine girmeye başladığınızda çok ilginç bir bilim kurgu hikayesiyle karşılaşıyorsunuz. Uzay gemilerinde verilen savaşlar ya da dünyayı istila eden uzaylılardan çok daha farklı bir bilim kurgu çeşidi karşılıyor sizi: Ölümden sonraki yaşam ve çoklu-evren teorisi. Hikaye Brit Marling’in canlandırdığı Prairie Johnson karakteri etrafında dönüyor, ya da dizide çoğu karakterin kullandığı adıyla OA’in.

Yaklaşık 7 yıl önce kaybolan ve çocukluğundan beri kör olan Prarie, evine birden geri döndüğünde gözleri de görüyor.  Hikayesini polise anlatmasa da kendisine inanacağını ve yardım edeceğini düşündüğü bir grupla paylaşmaya karar veriyor. İnternete yüklediği videoyu görüp gelen ve her gece onunla terk edilmiş bir evde buluşan bir grup çocuk ve bir öğretmen Praire’ye arkadaşlarını ve aşık olduğu adamı kurtarması için yardım etmeye karar veriyor.

OA nasıl hikayenin kilit noktası olan bir karakterse Doktor Hunter Aloysius Percy ya da bizim tanıdığımız şekilde “Hap” de hikaye için bir o kadar önemli bir karakter. Jason Isaacs’in canlandırdığı Hap karakteri ölüme-yakın-deneyimler ve ölümden sonraki yaşamla ilgili takıntılı hale gelmiş bir bilim adamı. Hap bu takıntısı ve merakını gidermek için her şeyi göze almış durumda ve daha önce ölüme-yakın-deneyim yaşamış olan insanları kaçırıp üstlerinde deney yapmaktan da sakınmıyor. Şu anlık iki sezonu olan dizinin ilk sezonunda ölüme-yakın-deneyim yaşayan karakterlerin ÖYD’lerinde gittikleri ve gördükleri yerlerin nereler olduğunu çözmeye çalışan Hap, 2. Sezonda karşımıza çoklu-evren teorisiyle çıkıyor. Bu teoriye göre hepimizin birden fazla dünyada birden fazla versiyonu var ve kendimizin diğer hallerine geçmemizin bir ihtimali var.

 Bütün karakterleri ve hikayesiyle beni kendisine bağlayan dizinin aynı zamanda ilk sezonunun sonu da sizi her an 2. Sezondan bir haberle ilgili tetikte bekletecek bir sondu. Brit Marling’in hikayenin mükemmel olmasını istediği için 2. Sezon üstünde tam olarak 3 yıl çalışması da dizinin sevenlerinin bekleyişine pek yardımcı olmasa da tamamen o 3 yıla değecek bir 2. Sezon çıkartmışlar karşımıza. Aynı anda yansıttığı 3 farklı hikaye ve yine şok edici bir sonla The OA izlerken en çok zevk aldığım dizilerden bir tanesi oldu. Bilim kurgunun her türlüsüne açığım diyebilecek biriyseniz ve koşuşturmaca dolu bir aksiyon bağımlısı değilseniz, Netflix’in çok bilinmeyen incilerinden The OA kesinlikle izlerken zevk alacağınız bir dizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder