Hırsızın Çaldıkları

"Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı..."
KitapHırsızı/Markus Zusak

11 Mart 2018 Pazar

Çizgili Pijamalı Çocuk-Zirvenin Dibindeki Çocuk


Çizgili Pijamalı Çocuk beni çok etkileyen, birçok yönden beni aydınlatan ve birçok şeye bakış açımı değiştirmemi sağlayan bir kitap. Kitabı erken yaşlarda okumamla bu kadar çok ilgimi çeken tarihin karanlık yanlarıyla ilk defa tanışmış oldum. Çizgili Pijamalı Çocuk aynı zamanda bana ilk defa bütün hikâyelerin mutlu sonla bitmediğini gösteren kitap oldu. Bir hafta boyu etkisinden çıkamadığım kitap aynı zamanda beni şu an en sevdiğim iki yazardan biri olan John Boyne’la tanıştırdı. Eğer bir kitabın kalbinizi kırmasını istiyorsanız bu konuda John Boyne’un kitaplarına güvenebilirsiniz.
                Şu ana kadar okumadıysanız Çizgili Pijamalı Çocuk kesinlikle okumanız gereken bir kitap. Dostluk kavramını çok iyi yansıtmasının yanında savaşa ve getirdiklerine çok daha farklı bir bakış açısından bakmanızı sağlıyor. Kitabı okuduğumda ana karakterimiz olan Bruno’yla aynı yaştaydım ve direkt olarak savaşa vurgu yapmasa bile savaşın insanlara olan etkilerini kendi yaşımdaki bir çocuğun gözünden gördüm. Tarih küçüklükten beri ilgimi çekse bile o zamana kadar hiç savaşlara yönelmemiştim hatta bu kitabın biraz kafamı karıştırmasını sağlamıştı. Haliyle dördüncü sınıfta 2. Dünya Savaşı Almanyası’yla ilgili pek bilgim olmadığı için kitabın sonu benim için birileri bana açıklayana kadar biraz havada kalmıştı. Bu son dokuz yaşındaki beni hem derinden etkilemiş hem de Nazi Almanyası’na ilgimi çekmeyi başarmıştı. Ne zaman düşünsem gözlerimi dolduran hikâyesiyle Çizgili Pijamalı Çocuk Hitler Dönemiyle ilgili okuduğum ilk kitap olsa da son olmadı.  
                Biri Yahudi, diğeriyse saygın bir Alman askerinin oğlu olan iki çocuğun hikâyesini anlatan bu kitap benim için tamamen farklı bir dünyaya açılan bir kapı yarattı. Çizgili Pijamalı Çocuk’tan sonra Kitap Hırsızı, Zirvenin Dibindeki Çocuk ve Anne Franke’in Hatıra Defteri gibi kitaplarla tanıştım. Hepsi bana farklı bakış açıları katan ve beni derinden etkileyen kitaplar oldu. Öyle ki Hitler Dönemi kitaplarda favori konum haline geldi. Bunların arasındaki Zirvenin Dibindeki Çocuk’sa bana en iyi ve en masum olanın bile içinde bir parça kötülük olduğunu ve sizi ele geçirmek için fırsat kolladığını öğretti.  Kitap savaşta önce ailesini sonra da kendi benliğini yitiren bir çocuğun hikâyesini anlatıyor.
                Bu kitabı okurken John Boyne’un en sevdiğim yazar haline geldiğini fark ettim çünkü daha önce hiç bu tür bir şey görmemiş, hissetmemiştim. John Boyne önce bir karakteri delicesine sevmemi, sonra da ondan iğrenmemi sağlayabilen ilk ve tek yazar oldu. Kitabın sonunda düşüncelerimi en iyi özetleyen şey Berghof’un aşçısı olan Emma’nın sorusuydu:
“’Sana ne oldu, Pierrot?’ diye sordu. ‘Buraya ilk geldiğinde ne kadar tatlı bir çocuktun. Masum insanların ahlaksızlaşması bu kadar kolay mı?’”
Pierrot “Pieter” Fischer sırf biraz saygı görmek, hatta saygıdan çok korkulmak için onu kendisi yapan her şeyden vazgeçen bir karakterdi ve Pierrot’un Yahudi arkadaşıyla hayaller kuran o küçük çocuktan Hitler’in toplama kampları planlamasına yardım eden bencil ve iğrenç biri olan Pi

eter’e dönüşmesini izlemek belki de şu ana kadarki bütün favori karakterlerimin ölümünü izlemekten daha zor bir şeydi. Bu kitap bana insanların güç için dönüşebilecekleri canavarı gösterdi.
“Dünya iyi insanlar ve Ölüm Yiyenler diye ikiye ayrılmaz, Harry. Hepimizin içinde hem aydınlık hem de karanlık bir taraf vardır. Önemli olan hangisini seçtiğimizdir. Bizi biz yapan budur.”
 -Sirius Black, Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı


1 yorum:

  1. Merakla diğer yorumlarını bekliyorum Kayra'cım...Bu arada Zirvenin Dibindeki Çocuk adlı kitabı okumamıştım.Şimdi sıraya aldım okuma listemde.Teşekkürler ;)

    YanıtlaSil