“Siz gene iyi kötü yaşıyorsunuz azbuçuk... Ben hiç
yaşamıyorum, hepten yokum...”
Yaşar Yaşamaz’ın talihsiz hikayesini önce radyo oyunu olarak
yazmış Aziz Nesin. Beklemediği bir şekilde o kadar beğenilmiş ki başarılı bir
şekilde tiyatro oyununa çevirmiş Yaşar’ın hikayesini. Yoğun istek üzerine bir
de senaryosunu yazmış ama çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, sinemacılardan da
telifini alamamış hikayenin. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayınlanmış,
televizyon senaryosu yazılmış dizisi çekilmiş, en son da kitabı yazılmış
okurların isteği üzerine.
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, okuduğum ilk Aziz Nesin kitabı
olmamakla birlikte tıpkı birkaç yıl önce okuduğum “Şimdiki Çocuklar Harika”
gibi okurken yer yer sizi gülümseten, yer yer sinirlerinizi bozan, yer yer de
kahkahalara boğan bir hikayeydi. Aziz Nesin’in samimi havasını kitabın her
yerinde hissedebiliyorsunuz.
Kitabın konusunu bilmeyenlerimiz için biraz özetleyeyim. Yaşar’ın
kötü talihi okula yazılmak istediğinde başlıyor. Okula yazılmak için bir nüfus
kağıdına ihtiyacı olan Yaşar babasıyla beraber nüfus müdürlüğüne gittiğinde
memur onlara şu an 12 yaşında olan Yaşar’ın yıllar önce Çanakkale Savaşı’nda
şehit düştüğünü, bu nedenle de ölü olan birine kimlik veremeyeceğini söylüyor.
“Okula gideceksem yaşamıyorum. Askere alacaklarsa
yaşıyorum. Nüfus kağıdı istersem yaşamıyorum. Vergi alacaklarsa yaşıyorum. İş
ararsam yaşamıyorum. Ceza keseceklerse yaşıyorum. Dava açarsam yaşamıyorum.
Tımarhaneye kapatacaklarsa yaşıyorum. Evleneceksem yaşamıyorum. Ama şimdi bir
casusla içli dışlı olduğum duyulursa yaşıyorsun der de asarlar.”
Yaşar ne yaparsa yapsın hayatta şansı bir türlü yoluna
girmiyor. Bu kara bahtının sonucu hapishaneye düşen Yaşar’ın hikayesi, koğuş
arkadaşları için gecelerin olmazsa olmazı oluyor. Herkes heyecanla bir sonraki
geceyi bekliyor ki Yaşar Yaşamaz gelsin, başından geçenleri anlatmaya bir
önceki gece kaldığı yerden devam etsin. Koğuş arkadaşlarının bazıları Yaşar’ın
talihsizliğine yanıyor, kimi anlattığı hikayenin gerçekliğine inanmıyor ama iş
Yaşar’ı dinlemeye geldiğinde hepsinin söylediği tek bir şey var: Kara Kaplı
Nizami’ye gitseydin bunların hiçbiri olmazdı!
Kara Kaplı Nizami kim peki? Herkesin bildiği bu adamı neden
tek tanımayan kişi Yaşar? Hikayenin sonunda öğreniyoruz ki Kara Kaplı Nizami
aslında “birisi” değil. Kara Kaplı Nizami Bey aslında kanunları aldatabilen,
kendi lehine kullanabilen herkes.
“Kara Kaplı Nizami Bey her yerde vardır, yeter ki sen
onun dilinden anla.”
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz o kadar ilginç bir hikaye ki; sizi
sinir krizlerinin kenarına sokması ve bunaltmasına rağmen yine de elinizden
bırakamıyorsunuz. 12 yaşındaki çocuğa sen Çanakkale’de şehit olmuşsun diyen
memurdan aradığınız kişiyi hiçbir şekilde bulamadığınız devlet dairelerine,
askerlik yapmamışsın diye askere alıp sonra “Ölüsün sen, nüfus kağıdın yok.
Nasıl gitmen için belge verelim?” diyen askerlere kadar hayatın absürt yanlarıyla
biraz abartarak dalga geçmiş Aziz Nesin.
Okurken öyle garip bir şekilde
bağlanıyorsunuz ki hikayeye, siz bile “Bu suyu odanın ortasına döksem odayı
ıslatır mı?” sorusuna “Islatmaz ulan!” diye bağırmak istiyorsunuz Yaşar’la
birlikte. Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 7’den 70’e herkesin beğeneceği, herkesi
güldürebilecek bir hikaye. Eğer bir kitapçıda rastlarsanız hiç düşünmeyip alın
kitabı. Yaşar’ın talihsiz hikayesini bir de siz dinleyin o hapishane koğuşunda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder