Hırsızın Çaldıkları

"Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı..."
KitapHırsızı/Markus Zusak

12 Ocak 2018 Cuma

Kürk Mantolu Madonna

Aslına bakarsanız biraz da blog adım yüzünden tanıtmak istediğim ilk kitap Kitap Hırsızı’ydı; ama geçtiğimiz haftalarda okulda yaptığımız etkinliği de anlatmadan duramayacağım. Kitaplarla ilgili bir atölye çalışmasıydı bu etkinlik. Seçilen belli bir kitabın üzerine konuşulacak, ana karakterler canlandırılarak bir sürü farklı şey yapılacaktı. Seçilen kitap da Kürk Mantolu Madonna’ydı. Adını eminim hepiniz duymuşsunuzdur. Okumadan önce benim de çok duyduğum ama okumayı aklımdan geçirmediğim bir kitaptı. Bu konuya biraz daha sonra değineceğim ama.
                Yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri okuduğum kitaplar hakkında insanlarla konuşmaktır. Ama etrafımdaki insanların çoğu bu zamana kadar neredeyse hiç kitap okumayan insanlar olduğu için bunu yapma fırsatım pek olmamıştı, sadece annemle tartışabiliyordum kitapları, bazen biraz da ablamla. Ama neredeyse hiçbir zaman kendi yaşıtım olan insanlarla kitaplar hakkında konuşma şansını bulamadım ki bu da uzun bir süreliğine çok üzüldüğüm şeylerden biridir. Okulda yaptığımız bu atölye çalışması sayesinde böyle bir şey yapmaya fırsat bulacağımı öğrenince çok heyecanlanmıştım ilk başta. Tabii seçilen kitap bu heyecanımı biraz götürdü.
                Yukarıda da dediğim gibi adını çok fazla duyduğum ama hiçbir zaman okumayı planlamadığım bir kitaptı Kürk Mantolu Madonna. Belki de biraz yaşımdan dolayı yetişkin kitapları sayılabilecek türden olan kitaplara o kadar sıcak bakmıyordum, biraz da yazın okuduğum ve ağır gelen Dostoyevski gibi bir şey olacağını düşünmem bende büyük bir önyargı yarattı bu kitapla ilgili. En çok pişman olduğum şeylerden biriyse bu önyargımdı aslında. Kitaba başlarken sahip olduğum bütün bu önyargıya rağmen bu kitap o kadar iyi bir kitaptı ki bütün fikrimi değiştirdi ve en çok etkilendiğim kitaplardan biri listesine girmeye bile hak kazandı.         
                Okurken en çok dikkatimi çeken şeylerden biri karakterlerin özellikleriydi. Özellikle yaptığımız etkinlikte de gözüme en çok batan kısım buydu. Bence karakterler üzerine iyice düşünülmüş derin karakterlerdi. Çoğunluğumuzun yaptığı gibi iki saniyelik düşünme ve “Hemen bir şey söyleyeyim de bu tur boş kalmasın” düşüncesiyle kişiliği ortaya çıkartılacak türden karakterler değillerdi.  Bence insanlar Raif Efendi’yi olduğundan daha kötü, Maria Puder’i ise olduğundan iyi gösterdiler bu etkinlikte. Aslında Maria için iyi gösterilmekten ziyade anlaşılamayan bir karakter diyebiliriz bence. Çünkü herkes bir özellik söylerken fark ettim ki tahtaya yazdığımız özelliklerin hiçbiri Maria’ya ait olan özellikler değildi ve hiç kimse Maria’yı olduğu gibi tanımlayamadı. Belki bu kadar iyi biliyorsan sen tanımlasaydın diyeceksiniz ama Maria bence o kadar ilginç bir karakterdi ki kişilik özelliklerini anlatmaya yarayacak kelimeleri seçemiyorsunuz bile. Baktığınızda bir terslik olduğunu hissediyorsunuz ama bunu düzeltmek için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Bu olaydan sonra da uzun bir süre boyunca bu karakterleri tanımlayacak sözcükleri düşündüm ama tam olarak oturan hiçbir şey bulamadım.

              
          Raif Efendi’ye gelirsek… Bu karakterle ilgili en çok üzüldüğüm şey çok iyi bir geleceği olabilecekken ufacık bir olayın hayatını mahvetmesine izin vermiş ve kendini bir sürü şeyden mahrum etmiş bir karakter olması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder